Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından düzenlenen şiir kıraathanesine konuk olan Şair Ercan Yılmaz, dünyaya tahammül etmek için yazdığını söyledi. Yılmaz, “Eğer yazıyor olmasaydım ve dinim beni men etmemiş olsaydı muhtemelen hayatıma kendi ellerim ile son verirdim” dedi.
İbrahim Paşa Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Şiir Kıraathanesi’nin konuğu olan edebiyatçı şair Ercan Yılmaz, sanat yolculuğuna ilişkin samimi ve çok tartışılacak açıklamalarda bulundu. Moderatörlüğünü Devrim Tülay’ın yaptığı programda kendi sanat penceresinden dünya üzerindeki şiddet, zulüm ve acımasızlığa dikkat çeken Yılmaz, “Becerebildiğimi bilmiyorum ama eğer yazıyor olmasaydım ve dinim beni men etmemiş olsaydı bu kirli dünyada muhtemelen hayatıma kendi ellerimle son verirdim” dedi. Dünyaya tahammül etmek için yazdığını söyleyen Yılmaz, şiirde hayal ve hakikat arasındaki çizgiye dikkat çekti ve hayalinin mağlup olmaması için yazdıklarını yaşamaya çalıştığını ifade etti. Yılmaz, “Eğer o hayal dünyasına bir halel gelirse işte o zaman benim hayatım gerçekten bitecek. Biyolojik yaşamımın da bir anlamı olmayacak. Dünya ve Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar ekseninde söylüyorum. Bugünlerde bütün gerçekler, yaşananlar canımızı acıtan olaylardır. Her zamandan çok hayale, hülyaya bir liman gibi, bir mağara gibi kaçmaya, sığınmaya ihtiyacımız var. Tesellimiz ancak Allah’a sığınmakla mümkündür” diye konuştu.
Bir Rüya Adamıyım Düşünceleri Olmayan
Bursa’nın kendisi için özel bir yeri bulunduğunu ifade eden Yılmaz, çok küçük yaşlardan beri sebebini bilmediği bir şekilde Bursa’ya muhabbet ve ilgi duyduğunu söyledi. Sezai Karakoç’un Kudüs’e yönelik tanımına göndermede bulunan Yılmaz, Bursa için “Gökte yapılmış yere indirilmiş bir şehir benzetmesi” yaptı. Kendisinden bahsetmeyi ve şiirleri üzerine konuşmayı pek sevmediğini dile getiren Yılmaz, kendisini kısaca son kitabına verdiği isim olan ‘’Hülya Adamı’’ olarak nitelendirdiğini ifade etti. Rumen yazar, filozof Emil M. Cioran’ın “Gerçek bende nefes darlığı yapıyor” sözüne atıfta bulunan genç şair, kendisinin de aynen bu durumda olduğunu söyledi. Yılmaz, “Bir rüya adamıyım, imgeleri olan, düşünceleri olmayan. Dünyaya okunması gereken bir metin olarak bakan ve başka dünyalarda yaşayan biriyim. Voltaire gibi olmadığı yerde mutlu olan öyle garip bir adamım” diye konuştu. “Şiir benim namusumdur, haysiyetimdir” diyen Yılmaz, bazı şairler gibi sık aralıklarla şiir yazamadığını, uzun metinler yazmayı beceremediğini, parçalı metinleri daha çok sevdiğini, şiirlerini yazarken mekândan hareket etmeyi benimsediğini ifade etti.
Mısra Benim Haysiyetimdir
“Bir mesele olmadan yazamıyorum” diyen Yılmaz, “Gerçekle ilgili çok fazla bir kaygım ve bağlantım olmadığından kendimi gerçeklik dünyasında meydana gelen olaylardan her zaman sorumlu tutmuyorum. Ben başkaları sevsin, beğensin diye yazan biri değilim. Mısra benim haysiyetimdir. Usta-çırak ilişkisine inanan biriyim. Fuzuli, Yahya Kemal, Hilmi Yavuz benim ustam. Müthiş bir şiir geleneğimiz, birikimimiz var. Dünyanın en önemli methiyeleri şiir bazında Türkiye’de üretilmiş. Dolayısıyla ben de o birikimler üzerine yeni neler söyleyebilirim diye düşünerek bir şeyler yapmaya çalışıyorum” diye konuştu.
Hakkında en çok “Yaşlı şiir yazıyor, sentetik şiir yazıyor” eleştirileri yapıldığına dikkat çeken Yılmaz, buna anlam veremediğini, kendisinin benliğine sıcak gelen kelimelerle yazmayı tercih ettiğini söyledi. “Ben nerede duruyorsam, sanata ve insana nerden bakıyorsam o pencereden yazmaya çalışıyorum” diyen Yılmaz, bu yaklaşımın şiirlerinde kendini anlattığı anlamına gelmemesi gerektiğini, şiir ile şairi daima birbirinden ayırdığını söyledi.
En Büyük Hakareti Görüyoruz
Usta Şair Hilmi Yavuz’un “Türkiye’de birey olmak düşman edinmekten geçer” sözlerini hatırlatan Yılmaz ilginç bir de saptamada bulundu. Genç şair , “İlahi kelama en yakın iş olan şiir ile uğraşıyoruz ve en büyük hakaretleri yine şairlerden görüyoruz. Şairler artık ne paylaşamıyorlarsa. Birbirileri hakkında öyle ağza alınmayacak şeyler söylüyorlar ki şaşılacak şey doğrusu” diye konuştu. Şiirdeki benlik duygusuna da vurgu yapan Yılmaz, şiirdeki benlik ile şairdeki benliğin farklı olduğunu söyledi. Yılmaz şöyle devam etti: “Hep söylerler şair bu şiirinde ne demek istiyor? Böyle bir şey söz konusu değil. Bizim tanıdığımız, şiirlerini okuduğumuz şairdeki ben ile şiirindeki ben aynı kişi değil. Bizim yanılgımız orada. Biz bunları eşitlemeye çalışıyoruz. Hayır, o başka bir ben. Başka bir âlemden, başka bir boyuttan sesleniyor. Bizim tanıdığımız adam değil başka biri’’
Hiç Ders Kitabı Kullanmadım
18 yıllık öğretmenlik hayatında bir kez bile ders kitabı kullanmadığını ifade eden Yılmaz, öğrencileri ile aynı dili konuşmaya çalıştığını söyledi. Yılmaz, “Kendilerini tanısınlar, ne olduklarını, âlemin özeti olduklarını bilsinler, ne kadar önemli varlık olduklarını idrak etsinler. Allah’ın, onlara bir varlık, bir sorumluluk verdiğini bilsinler ve oradan ne üreteceklerse üretsinler; bütün derdim bu. Onlara, kitap okuyacaksınız ve başka bir şey yapmayacaksınız diyorum. Yunus’u öneriyorum. Yunus’u hakkıyla okuyanın kalbinde, ruhunda kin olmaz, öfke olmaz, kötülük olmaz, bilerek bir hata yapmaz’’ diye konuştu.